Logo
Bu sayfayı yazdır
"İzzet ve Şeref Tümüyle Allah'a aittir” [Fatır 10]

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

ولله العزّة جميعا

“İzzet ve Şeref Tümüyle Allah'a aittir” [Fatır 10]

Haber:

Senato Perşembe günü, Belucistan'da “namus cinayeti” adı altında Jirga Konseyi'nin (bir kabile konseyi) emirleriyle gündüz vakti bir kadın eşin öldürülmesini kınayan kararı oybirliğiyle kabul etti. Karar, bu vahşi suçun hiçbir kültürel, kabilevi veya geleneksel gerekçeyle, sözde “kıskançlık” veya “namus” bahanesiyle gizlenemeyeceğini ve gizlenmemesi gerektiğini vurguladı. Aslında bu, ümmetin onurunu ağır bir şekilde zedeleyen bir suçtur. Bu suçu “örf veya namus” temelinde haklı çıkarmaya yönelik herhangi bir girişim, hiçbir şekilde kabul edilemez; o zaman tıpkı bu, tüm suçu kurbana yüklemek gibi olur.

Yorum:

Son zamanlarda internet üzerinde korkunç bir infaz videosu yayıldı ve bu video büyük bir öfke ve tartışma dalgasına neden oldu. 2025 yılının Mayıs ayında, mübarek Kurban Bayramı'ndan üç gün önce meydana geldiği bildirilen bu olayda, bir kadının işlediği ya da belki de işlemediği bir suçtan dolayı çöl bölgesine götürüldüğü ve kendisine ateş açıldığı görülüyor. Video hızla yayılmaya başlayınca, büyük bir medya yankısı uyandırdı ve çok sayıda insan yorum yaptı. En açık olan yönü, bu cinayetin namus adına işlenmiş olmasıdır; bu ise kelimenin anlamını trajik bir şekilde çarpıtmakta ve kötüye kullanmaktadır.

Belucistan, Pakistan'ın en büyük ve kaynaklar bakımından en zengin bölgelerinden biri olmasına rağmen, genellikle trajik nedenlerle gündeme geliyor. Patlamalar, kaçırma olayları ve ihanet suçlamaları, bunlarla bağlantılı sıkça tekrarlanan rivayetlerdir. Ancak bu manşetlerin arkasında sistematik sıkıntılı bir durum yatmaktadır. -Bürokrasiden yargıya kadar- hükümet kurumlarının varlığına rağmen, hukukun üstünlüğü birçokları için hala ulaşılamaz bir hedef. Baş yargıç tarafından yönetilen Belucistan Yüksek Mahkemesi, Pakistan'ın genel yargı sisteminin bir parçası olup, bölgede adaleti sağlamak için tasarlanmıştır. Ancak gerçeklikte bu mahkeme, çoğu zaman kendilerine yardım etmesi gereken kişileri hayal kırıklığına uğratmakta, dolayısıyla insanlar da yargı sistemine olan güvenlerini yitirmektedir. Zira birçok aile, hiçbir açıklama yapılmadan ortadan kaybolan ya da daha sonra yol kenarında cesetleri bulunan sevdiklerini arayarak cevaplar bulmak için yalvarıyorlar. Nitekim bu adalet talep eden çağrıların karşılanmaması, sistemin ne kadar zayıf ve etkisiz olduğunu gösteriyor.

Kalat Hanlığı'nın yönetiminin gölgesindeki Belucistan, bazı kısıtlamalar olsa da İslam şeriatının hükümlerine göre yönetiliyordu. Yargı işleri kâdılar (Müslüman kâdılar) tarafından denetlenirken, kabile bölgeleri, kâdılar ve meclislerin yönlendirmesiyle, şeriat ve yerel geleneklere (ruvec) dayalı adaleti uygulayan serdarların otoritesine boyun eğiyorlardı. Böylece sömürgeci yönetimden uzun bir dönem önce, bölgede yerel adalet sistemleri mevcuttu ve -başka bölgelerde konsey, şurâ veya panchayatlar olarak da adlandırılan- Jirga, sorunları toplumsal tartışma ve uzlaşma yoluyla çözmek için kullanılırdı. Nitekim Sultan Behlül Lodi ve Şer Şah Suri gibi liderler bu gelenekleri desteklemiş ve anlaşmazlıkları çözmek için bu konseylere katılmışlardı. Bu üyeler siyasi temsilci tarafından seçilip kaydediliyor ve yedi yılı aşan herhangi bir karar, en önemli konularda -özellikle de İngiltere'ye bağlılıkla ilgili olanlarda, genel valinin temsilcisinin onayını gerektiriyordu ve karar, üst düzey serdarların oluşturduğu büyük bir konsey olan Şah Jirga tarafından yayınlanıyordu. Böylece daha önceki mezhepsel uyumu gerçekleştirmek için tasarlanmış olan sistem tedrici olarak sapmış ve karar alma süreci giderek daha çok duygusallık, intikam ve kültürel önyargılar tarafından yönlendirilir bir hale gelmiştir. Dolasıyla asil onur (kıskançlık) mefhumu bir silah olarak kullanılmış ve bu rejimlerin desteklemesi gereken adaletle hiçbir alakası olmayan şiddet eylemlerinin bir gerekçesi haline getirilmiştir. Yetkililerin kınaması, bunun Pakistan anayasasına aykırı olduğuna işaret etmekte ancak sorunun asıl nedeni, İslam dışı anayasa ve İslam'ın uygulanmamasıdır.

Allahu Teala Fatır suresinde şöyle buyurmuştur: مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعاًKim izzet isterse bilmeli ki izzet tümüyle Allah'a aittir.” [Fatır 10]

Kendisi için ölmeyi veya öldürülmeyi hak eden tek şeref, Allah'ın şeriatıdır. Hilafet Devleti'nin anayasası, Kur'an ve Sünnete göre formüle edilmiş bir yargı sistemini içerecek ve bu sistemi uygulayanlar kendi hevalarının kölesi olmayacaklardır. Bu yüzden Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetini zulümden ve günah işlemekten koruyacak olan tek yol, Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin kurulmasıdır. Nitekim ilk Raşid Halife Ebu Bekir Sıddık şöyle demiştir: “Sizin içinizdeki zayıf olan kişi, Allah'ın izniyle onun hakkını ona geri verinceye kadar benim yanımda güçlüdür. Sizin içinizdeki güçlü kişi ise, Allah'ın izniyle ondan (zayıfın) hakkını alıncaya kadar benim yanımda zayıftır.” [Taberi ve İbn Hişam rivayet ettiler]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahlak Cihan

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.