- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Suriye'ye Karşı Yeni Yahudi Saldırganlığı!
Haber:
Yahudi varlığının savaş uçakları Cuma sabahı yani 2 Mayıs günü erken saatlerde, Suriye'nin başkenti Şam'daki başkanlık sarayına yakın bir noktaya saldırı düzenledi.
"Times of Israel'in" aktardığı bir açıklamaya göre Başbakan Binyamin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, ordunun Suriye'nin başkentindeki başkanlık sarayı yakınlarındaki bir hedefi vurduğunu ve Dürzi toplumunu koruma taahhüdünü yinelediğini söyledi.Gazetenin aktardığına göre, “Şam'ın güneyine asker gönderilmesine ya da Dürzi toplumuna yönelik herhangi bir tehdide izin vermeyeceğiz” dediler.
Yorum:
Bakın işte Yahudi varlığı iki gün içinde ikinci kez Suriye'yi vurarak Dürzi toplumuna verdiği, saldırıya maruz kalması durumunda onları koruma sözünü yerine getirmiş oldu.Ancak bu kez yeni olan, Kasyun Dağı'ndaki başkanlık sarayının yakınındaki bir hedefin vurulmuş olmasıdır.
Bu mutant varlık, ilk seferinde kendisine misilleme yapacak biri olsaydı, kendisine sırtını döndükten sonra şimdi gözlerine kum serpmek için çalışan bir taifenin koruması altında sesini yükselterek ulaştığı yüksekliğe ulaşamaz, daha ileri gitmeye ve genişlemeye cesaret edemezdi.
Egemenlik mefhumu, özellikle uzun bir savaştan sonra onu güçlendirmeye çalıştığınızda derin ve gerekli bir mefhumdur; eğer bunu ayrıntılı olarak gerçekleştirmiş olsaydınız, çirkin ve kötü olan hiçbir şey ileri gitmeye cesaret edemezdi.Bugün Suriye'de bir oradan bir buradan çağrılar, bir oradan bir buradan diktalar ve bir oradan bir buradan tecavüzler vardır;zira herkes kendini bir öğretmen olarak görüyor ve fikirler, tezler ve öneriler ortaya koyup sunuyorlar.Evet, bunlar oluyor; çünkü mefhumu gerçekleştirecek net ve doğru bir tepki yok.Ekranlarda sadece durumu sakinleştirmek, bakış açılarına yaklaşmak ve haklı çıkmak için ortaya çıkan şahsiyetler var... bunun dışında herkes bir tepki olarak hareket ediyor; bunun sebebi devlet egemenliği mefhumunun net olmaması ve anlaşma sonrası çok sayıda tepkinin ortaya çıkmasıdır! Dolayısıyla bu egemenlik mefhumu, açık bir kusurdur!
Yahudi varlığının dün ve bugün işlediği suçlar ve kurtuluştan sonra yapılan açıklamalar ve eylemler, egemenlik mefhumunun net olmamasından kaynaklanmaktadır ve şahısların gerekçeleri ve savunmaları da aynı şekilde egemenlik mefhumunun net olmamasından kaynaklanmaktadır.Bugün inşa edilmekte olan egemenlik mefhumu, Şam'a gelen heyetlerle bağlantılı bir mefhumdur; bu da tecrit halinde yaşamak istemiyoruz başlığı altında çizilmiş olan bir mefhumdur!Her sahnede siyasi zaruretlerin siyasi yasakları meşru kıldığını söylesek bile bu, başarmak ve devam etmek istediğimiz fikrine dayanan bir mefhumdur!Normalleşme ve İbrahim Anlaşmaları ile ilgili açıklamalara karşı sessiz kalıyoruz; çünkü devam etmek istiyoruz!Evet, bütün bunlar, egemenlik mefhumunun ideolojik aslından kaynaklanan bir mefhumun yokluğundan kaynaklanmaktadır.
Yahudi varlığına ve saldırısına geri dönecek olursak; özellikle Trump'tan aldığı kesin talimatlardan sonra yaşananlara verdiği tepki yüz suyunu korumaktan başka bir şey değildir ve Ashrafiyat Sahnaya'daki birçok figürün “İsrail bizi hayal kırıklığına uğrattı” şeklindeki tepkisi buna delalet etmektedir.Evet, Hama askeri havaalanı saldırısından önceki tarih, saldırıdan sonraki tarihten tamamen farklıdır; zira saldırılardan sonra, herhangi bir hareket, kargaşa, federalizm, ayrılıkçılık veya ademi merkeziyetçilik çağrısını düşünmenin yasak olduğu, devletin kontrolünü tüm topraklara yayacağı ve devletin otoritesi dışında hiçbir silahın bulunmadığı konusunda bir anlaşma yapılmıştır.
Evet, gerçeklik farklıdır ve bu nedenle tutumlar ve hatta tepkiler de farklılaşmıştır; ancak farklılaşmayan tek şey, ister koordinasyonlu olsun isterse koordinasyonsuz olsun, ittifak olduğu şekilde istismar edilecek her türlü senaryo için bizim hala bir tiyatro olduğumuzdur!
Bu meydana gelenler, eğer bilirseniz çok ciddi bir meseledir; anlaşmalara göre darbelerle karşılaşanlardan olmak için dışarı çıktık, fedakarlık yaptık ve kendimizi zorladık; tüm bunları, kokuşmuşun korktuğu ve ifade ettiği şeyi gerçekleştirmek için yaptık ki bu da Allah'ın izniyle yakında gerçekleşecek olan bir vakıadır.Nitekim bizler, İslam'ın ve Müslümanların emanı olan, tebaanın kendini güvende hissettiği ve korunmak için herhangi bir tarafa başvurma ihtiyacı duymadığı gerçek egemenlik sahibi olan, kimsenin kimseden korkmadığı, çünkü haklarının yerine getirileceğini bildiği bir devlet olan, güvenlik mefhumunun net olduğu ve herkesin görevlerini ve haklarını bildiği bir devlet olan, uzaktakinden önce yakın olanın korktuğu ve dehşete düştüğü bir devlet olan, insan onurunu gerçekleştiren ve koruyan, zayıfların haklarını güvence altına alan ve güçlülerin elinden tutan bir devlet olan ve tüm dünyanın açıklanacağı an için saat ve gün saydığı bir devlet olan İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni gerçekleştirmek için sokaklara çıktık. Dolayısıyla bizim, Hilafet Devleti'nin kuruluşuna olan güvenimiz, onların ona güvenleri gibi olmalıdır; çünkü sadece onunla izzetli, mağrur ve egemen olabiliriz; bunun dışındaki her şey, başkasına güvenen ve ilk rüzgarda veya hoşnutsuzlukta çökecek olan bir gölge devletten başka bir şey değildir!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdu ed-Della - Suriye