Logo
Bu sayfayı yazdır
Hizb-ut Tahrir’in “Büyük İhanetten Beri Olmak” Konferansında Filistin’e Karşı Tutumu Müslümanları Temsil Eden Bir Tutumdur

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Hizb-ut Tahrir’in “Büyük İhanetten Beri Olmak” Konferansında Filistin’e Karşı Tutumu Müslümanları Temsil Eden Bir Tutumdur

Bilâdü'ş Şam - Üstaze Rola İbrahim’in Kaleminden

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi ile el-Vakiye televizyonu işbirliğinde H. Saferu’l Hayr 1442 el-Muvafık M. 19 Eylül 2020 tarihinde, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in işlediği büyük ihanet hakkında internet üzerinden “Büyük İhanetten Beri Olmak” başlıklı geniş çaplı bir konferans düzenledi. Konferans, Allah’a ve Rasulü’ne karşı gelenlerin başına balyoz gibi indi. Zira konferans faaliyetlerine başlar başlamaz Facebook yönetimi Merkezi Medya Ofisi’nin sayfasını halktan engelledi. Ama Allah’ın lütfu sayesinde konferans, yapılmadan önce bile büyük bir sansasyon oluşturdu ve köhnemiş tahtları sarstı. Böylece bu büyük Hizbin amellerini izleyen bu tahtlar ve onların efendileri, ümmetin hararetinin ve bilincinin nereye kadar ulaştığı anlamış oldular. İman edenlerin ise Hizbin normalleşme ihaneti hakkında yazdıklarını duyunca kalpleri ferahladı ve duyguları kabardı.  

Bu geniş çaplı konferansın iki özelliği vardır:

Birincisi: Filistin meselesiyle ilgili olarak büyük ihanetten beri olmak hakkında ciddi ve samimi bir konuşma ile cesurca haykıran ve Allah hakkında hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan zalimlere karşı kılıç gibi keskin olan hak sözü kendisine silah edinen bir medya.

İkincisi: Katılımın evrensel olması. Zira renkleri ve dilleri farklı olan Arap-Acem herkes konferansta bir araya geldiler ve hep birlikte hak söze tanıklık ettiler. Hak söz ise mübarek toprakların, sadece Filistinlilerin veya Arapların değil tüm İslam ümmetinin mülkü olduğudur. Zira bu, ihmal edilmesi ve satılması imkânsız olan Allah’ın kitabından bir ayettir.  

Bu konferanstaki konuşmalarda en öne çıkanlar şunlardır:

- İlk konuşmayı, “Filistin’i, Müslümanların Orduları Kurtaracaktır” başlığı altında Musab Ebu Arkub yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Yapılan tüm ittifaklar, anlaşmalar ve normalleşmeler, İslam ümmetinin ayakları altında olup hiçbir kıymeti yoktur. Zira Yahudi varlığının rejimlerle normalleşmesi hiçbir şey ifade etmiyor. Zira o, sadece kendisiyle barışı sağlayan biri gibi olup Yahudi varlığı ve hainler bunun farkındadırlar. Çünkü onlar, efendisi veya efendisinin temsilcileriyle el sıkışan kimse gibidirler ve ümmet onlardan beridir.”

- İkinci konuşmayı, “Batı, Müslümanları Yahudilerin Varlığına İkna Etmede Başarısız Olmuştur” başlığı altında Lübnan’dan Üstad Ahmed El-Kasas yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Batı, yirminci yüzyılda İslam ümmetini yok ettiğini ve asla hayata geri dönemeyeceği ölümcül bir darbe indirdiğini sanıyordu. Ancak Batı, işgal, kültürel ve fikri savaş ve bu ümmete kurulan tüm komplolar karşısında İslam’ın, İslam ümmetinin ilk, dahası tek lokomotifi haline gelmesinin ardından şaşkına dönmüştür.”

- Üçüncü konuşmayı, “Ya istikamet ve İstek Ya da Gerileme ve Değiştirilme” başlığı altında Ürdün’den Ahmed Hasuna yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “İslam ümmetinin içinde bulunduğu sıkıntılar, ülkeyi Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla yöneten yöneticilere terk etmenin kaçınılmaz bir sonucudur. Şüphesiz ümmetin şeri hükümlerde ihmalkârlık göstermesi Allah’ın cezalandırmasına ve dar bir geçimliğe neden olur ki bu, ümmetin üzerinde görülmektedir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْEy iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar.” [Muhammed-7]

- Dördüncü konuşmayı, “Normalleşme Haracı Ödemekten Sakının Ey Sudan Halkı” başlığı altında Sudan’dan Şeyh Nasır Rıza yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Eylül 1969 yılında başlatılan üç hayır (“İsrail’le” barışa hayır, “İsrail’in” tanınmasına hayır, “İsrail’le” müzakereye hayır) Hartum ile, harb ve savaş dışında “İsrail’le” her türlü ilişkiyi reddeden Eylül 2020’deki aynı Hartum’dur. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir’in, bu hain eylemler ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn yöneticileri tarafından imzalan bu aşağılık anlaşmaları reddeden bir beyan dağıtmasının ardından Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için ilerleyen orduya isimlerini kaydettirmek amacıyla Hizb’i arayan Sudan’daki ümmetin gençleri de aynı şekilde Sudan halkıdır.”

- Beşinci konuşmayı, “Filistin Meselesinde Kenane-Mısır’ın Önemi” başlığı altında Kenane-Mısır’dan Üstad Said Fadl yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Bu metaformoz varlık, ümmetin bağrındaki zehirli bir hançer ve boğazındaki bir dikendir. Ümmet ise, ya onu kaldırıp atar ya da ölür. İslam ümmeti ölmeyeceğine göre kesinlikle bu varlığı kaldırıp atacaktır. Bu varlığı yok edecek olansa Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafettir. Artık bunun zamanı geldi de geçiyor bile. Bu yüzden çok yakında başta Kenane ordusu olmak üzere ümmetin ordularının tüm Filistin’i kurtarmak için harekete geçtiğini, Hilafet’in Beytu’l Makdis’e girdiğini ve burasını ülkesinin merkezi yaptığını ilan edeceğiz.”

- Altıncı konuşmayı, “Filistin Bir Arap Meselesi Değil, İslam’ın Meselesidir” başlığı altında Türkiye’den Üstad Abdullah İmamoğlu yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Allah şahit olsun ki bu ihanete sessiz kalanlardan olmayacağız. Ey kalpleri Kudüs’le çarpan Müslümanlar! Siz biliyorsunuz ki Kudüs meselesi yeni bir mesele değildir. Zira Mescid-i Aksa ve Kudüs, yetmiş yıldır işgal altındadır. Ve biliyorsunuz ki Filistin meselesi sadece Filistin halkının ve Arapların meselesi değil, bilakis İslami bir mesele olup burası İsra ve Miraç topraklarıdır. Bu ise Allah’ın Kitabı’nda sabit olup burası Müslümanların ilk kıblesi ve Allah’ın Rasulü’nün tavsiyesidir. ”

Ey Müslümanlar! Yahudi varlığını ilk tanıyan, gâsıp Yahudi varlığına Orta Doğu’da ihtiyacı olduğunu söyleyen ve onunla yakın ilişki kurmak için her fırsatı değerlendiren Türkiye yöneticileri, Filistin’i savunabilirler mi?!” 

- Yedinci konuşmayı, “Kötü Yöneticilerin Sireti” başlığı altında Filistin’den Şeyh Yusuf Muharaza yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin olsun ki Müslümanların yöneticilerinin tamamı tek bir kaynaktan besleniyorlar. Zira onların tamamı normalleşenlerden olup Yahudi aşıklarıdır ve Yahudilerin samimi olduklarını iddia edenlerdir. Hayır, vallahi onlar samimi değillerdir, dahası onlar kuyruklar olup ümmet üzerinde bir rolü temsil ediyorlar ve onlarla normalleşmelerin diğerlerinin ki gibi olmadığını iddia ediyorlar. Dolayısıyla onların yaptıkları, normalleşmenin de ötesinde Yahudilerle normal bir ilişki içerisindedirler.”

- Sekizinci konuşmaya gelince; “Yahudi Varlığını Reddetmek, Onu Ortaya Çıkaran ve Gözeten Faktörleri de Reddetmektir” başlığı altında Kuveyt’ten Mühendis Usame Es-Suveynî yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Bu çağrı, Filistin’i seven, Müslümanların ve İslam’ın yönetiminin gölgesinde onun özgürleşmesini görmeyi seven herkes için bir çağrı olduğu gibi Yahudi varlığıyla olan normalleşmeyi reddeden herkese, reddetmenin etkin, üretken ve sürekli olması için bir çağrıdır. Dolayısıyla normalleşmeyi reddetmek, uluslararası meşruiyet kararları ile başta Amerika olmak üzere büyük kafir ülkelerle koordinasyonu reddetmek, Müslüman çocukların dışında hiçbir gücü ve kuvveti olmayan İslam ülkelerindeki rejimleri yıkmak, sonrasında da bu üç şer eksenine İslam şeriatı, cihat ve Hilafet Devleti’nin olduğu üç iyilikle karşı koymak için bir çağrıdır.”

- Dokuzuncu konuşmayı, “İsra Topraklarına Yönelik Büyük İhanete Özgürlerin Yanıtı” başlığı altında Lübnan’dan kız kardeşimiz Ummu Abdullah yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “İslam ülkelerindeki yöneticiler, sonunda (evet) demek için yavaş yavaş tüm hayırlardan ve içeriklerinden vazgeçtiler ve mesele, çağrıları en aşağı ve en düşük duruma ulaşıncaya kadar Filistin otoritesi projesine veya Laik demokratik bir Filistin devletçiği projesine dönüştü. Dolayısıyla artık başörtüsüz olmaz, yönetime hayır, taassuba hayır, terörizme hayır, ataerkil topluma hayır ve babanın kızları üzerindeki otoritesine hayır dışında hayırlar işitmediğimiz gibi Filistin’de İslam’daki içtimai nizam hükümlerini bozmak isteyen CEDAW yasalarını işitir olduk.”

- Onuncu konuşmayı, “Filistin Halkı, Emanetleri Konusunda Kararlıdırlar” başlığı altında Filistin’den Şeyh İsam Amira yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Ey Müslümanlar! Filistin, bu hain yöneticilerin mülkü olmadığı gibi Kudüs onların Kudüs’ü Aksa da onların Aksa’sı değildir, dahası onların İslam ümmetiyle hiçbir ilgileri yoktur. Dolayısıyla onlar bizden biz de onlardan değiliz. Allah onları asla Filistin’i özgürleştirmekle onurlandırmayacağı gibi, özgürlerle birlikte tekbir getirme şerefine de nail olamayacaklar ve normalleşenler kaybedenlerden olacaklardır.”

- On birinci konuşmayı, “Batı’nın Siyasi Performansındaki Bozulma” başlığı altında Danimarka’dan Üstad Münzir Abdullah yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Kafir Batı, ümmetin kalıntıları üzerine kurmuş olduğu bu sistemi rehabilite etmeye çalışıyor. Ama artık kıytırık devletin ayıbı açığa çıkmış, halklar ona isyan etmeye başlamış, zalimlerin tahtları parçalanmaya başlamış ve günahkâr zorba krallıklar sarsılmaya başlamıştır. Bu yüzden Batı, yozlaşmış sisteminin çöküşünü engellemek için orduları ve zorbalığıyla geri dönmüştür.”

- On ikinci konuşmayı, “Gençlerle Zafer” başlığı altında Tunus’tan Üstad Ahmed Bin Hüseyin yapmış ve konuşmasında şöyle demiştir: “Birinci olarak; Yahudi devletini tanıyan ve onun barışsever olduğunu söyleyen uluslararası örgütten toplu olarak ayrılacaklar. İkinci olarak; ondan çıkan tüm kararları iptal edecekler. Üçüncü olarak; tüm partileri, tüm dernekleri ve bu varlığa sempati duyan veya Tunus’ta olduğu gibi normalleşmeyi reddetmekte tereddüt eden herkesi dağıtmak. Dördüncüsü; sınırları geçersiz saymak. Beşincisi; ordu içerisindeki güçleri ve subayları seferber etmek. İşte sadece o zaman ümmet, onları affedip affetmeyeceğine bakacaktır. Sadece o zaman Hilafet, onların ağır cezalarını hafifletebilir ve kara sicillerine beyaz bir nokta kaydedebilirler.”

-Kapanış konuşmasını ise; “Hizb-ut Tahrir’in Bu Acı Durum Hakkındaki Mesajı” başlığı altında Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Müdür Mühendis Selahaddin Adada yapmış ve konuşmasında, Bugün BAE ve Bahreyn, Allah’tan, Rasulü’nden, Müminlerden Korkmadan Yahudi Varlığı İle Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra ve Miraç’ı Filistin’e Büyük Bir İhanet Anlaşması İmzaladı başlığı altında Hizbin İslam ümmetine mesaj verdiği neşriyatına atıfta bulunmuştur.

Allah Subhanehu’dan, Hizb-ut Tahrir’in Filistin meselesine ve bölgesel ve uluslararası sıcak meselelere yönelik tutumunun, bu ümmetin muhlis evlatlarının sorunu, sebebini, çözümünü ve uygulama keyfiyetini anlamasına yardımcı olmasını temenni ediyoruz.

Kaynak: El-Raye Gazetesi-306. Sayı-30.09.2020

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.