Cuma, 10 Şevval 1445 | 2024/04/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
“Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz.” (Tevbe 96)

بسم الله الرحمن الرحيم

"فَإِن تَرْضَوْاْ عَنْهُمْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يَرْضَى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ"

“Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz.” (Tevbe 96)

Sayın Abdurrahman Dilipak,

Sizce Allah Subhanehu ve Teâlâ milletvekillerin yaptığı yemini kabul eder mi?

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, 24.01.2019 tarihli “Evet yemin etsinler” başlığı altındaki yazısında gelecek seçimleri göz önünde bulundurarak, siyasi çevre, iş dünyası ve bazı cemaat yapılarını kapsayan birtakım eleştirilerde bulundu.

Belli ki sayın Dilipak, hemen hemen her Müslümanda olduğu gibi hakkı, adaleti ararken, Müslümanların geçmişteki tarihine başvurup özlem çekmektedir. Hani yaşlanmış babalarımız, dedelerimiz bazen “Hey gidi gençlik, ne güzel günlerdi” diye iç çeker geçmişini hatırlar ya, işte bu minvalde sayın Dilipak da İslam tarihini hatırlamaktadır.

Burada şunu vurgulamakta yarar var: Biz Müslümanlar tarihimizle her zaman gurur duyar, övünürüz. Çünkü o dönemlerde Hakk’ın sözü üzere idik. Toplum olarak zor günlerden geçmiş olsak da, adaletin varlığını her zaman hissetmekteydik. Batı dünyası ise tarihiyle hep utanır. Zira iyi günlerinde bile halk açlık ve yokluk çekerken, mal belirli zenginler ve kiliseler arasında dolaşırdı. Aralarında adaletin “A” sı bile yoktu.

Dilipak yazısının devamında mevcut olan siyasete adalet ve toplumun sıkıntılarını gidermek amacıyla birtakım önerilerde bulunuyor. En önemli önerisi ise yemin etme meselesi. “Belediyelerde başkanlar…. Kutsal kitap üzerine ya da şeref ve namusu üzerine yemin etsinler…” İşte bu da gösteriyor ki sayın Dilipak da dahil olmak üzere bugünün Müslümanları genel olarak, tahsilleri, deneyimleri ve konumları ne olursa olsun, aynı bataklığa sapmış bir vaziyette ufkunun biraz olsun dışına bakamamaktadır. Yani “Eğrinin içerisine doğruyu sokma çabaları. Siyahın içinde beyaz, gecenin içinde gündüz, batılın içinde de hak olmaz.

Müslümanların namus, şeref ve haysiyet anlayışını Kur’an ve Sünnet belirler. Yani Allah Subhanehu ve Teâlâ belirler. Peki hal böyle iken mesela İncirlik belediye başkanının Namus ve Şeref’i üzere yemin etmesi ne kadar tutarlı olur? Hangi namus, hangi şereften bahsediyor? Allah Subhanehu ve Teâlâ biz Müslümanları kardeş tayin edecek, sen de toprağında senin kardeşlerinin namusuna, şerefine göz dikmiş düşmanları barındıracaksın, yedirecek ve içireceksin. Dostlarım diye hitap edeceksin. Oradan gelen paraları besmele çekip yiyeceksin. Faizi ve faiz kaynaklı gelirleri çatır çatır yiyeceksin, barlardan, fuhuş evlerinden gelen gelirleri yerken de “Allah devletimizi ve milletimizi korusun” diyeceksin. Burada şu soruyu soruyorum; Ey başkan seni kim bu halde namuslu ve şerefli görür?

Cumhurbaşkanın oluk oluk Müslüman kanı akıtan Rusya’ya Amerika’ya dostum diye hitap ve hürmet edecek, Amerika Brunson olayında Cumhurbaşkanının şeref anlayışına ne denli önem verdiğini gözler önüne serecek, sen ise o Cumhurbaşkanını gördüğünde ona saygı ile adeta secde edercesine eğileceksin.

Çin zulmünden, Kazak zulmünden, Özbekistan zulmünden kaçıp sana sığınan Müslümanları sessiz sedasız geri teslim edeceksin, meydanlara çıktığında sözlerine Allah’a dua ile başlayıp bereket umacaksın.

Yahu soruyorum şimdi sizlere; hiç akılla, mantıkla izah edilebilecek bir durum mu bu? Nasıl olur da bu durumda bile namustan ve şereften bahsedebilirsiniz ki?!

Öyle anlaşılıyor ki sayın Dilipak, diğer Müslümanlar gibi denizde boğulan yılana sarılırmışçasına mevcut demokrasi sistemine az da olsa ümit bağlıyor. Hatanın doruk noktası tam da burada yatmaktadır. Böyle bir tutum ve ümitler az olsun çok olsun fark etmez, mevcut sistemi ancak meşrulaştırmış olur. İslam nizamının yanında başka nizamı meşrulaştırmış olur. Allah Subhanehu Ve Teâlâ’nın yanında putları da meşrulaştırmış olur.

Halbuki Allah Subhanehu Ve Teâlâ Enfal süresi 53. ayetinde şöyle buyurmaktadır:

ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّراً نِعْمَةً اَنْعَمَهَا عَلٰى قَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۙ وَاَنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ

“Allah bir topluma bahşettiği nimeti, o toplum kendi gidişini değiştirmedikçe, asla değiştirip elinden almaz.Allah şüphesiz Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyla bilendir).

Biz Müslümanlar İslam’ı ve ondan fışkıran nizamı alternatifsiz ve eşsiz görmediğimiz sürece, o nizama özlem çeksek dahi mevcut batıl nizamı hoş gördükçe, emin olun Allah Subhanehu ve Teâlâ bizlere ne yardım eder ne de merhamet eder. Düşünsenize! Allahu Teâlâ zinayı, faizi, alkolü haram kılarken, mevcut nizam ise helal kılıp afiyet olsun deyip belediyelere talimatlar verecek. Allah aşkına soruyorum sizlere, bu Allah’a eş koşmak, şirk koşmak değil de ne? Böyle bir nizama oy verdiğimiz zaman, onu meşru kıldığımız zaman mahşer gününde yüce Rabbimize nasıl hesap vereceğiz? Bunu hiç düşünüyor muyuz?

Halbuki elimizde öyle bir elmas, öyle bir mücevher var ki, değer biçilmez. O ise İslam ve ondan fışkıran İslam nizamıdır. Bu öyle bir nizam ki; gerek insanlar arasındaki ilişkiler olsun, gerek iç-dış meseleler olsun gerekse de ekonomi olsun, insan hayatının her alanını kapsayıp çözümler sunan bir nizamdır. Kafir devletler onun Müslümanlar için ne denli değerli olduğunu çok iyi biliyorlar. Kendileri için de ne kadar tehlike teşkil ettiğini bildiklerinden dolayı İslam’a ve Müslümanlara saldırmaktadırlar. Eğer Müslümanlar gün gelir, nizamlarına sımsıkı sarılıp, Râşidi Halife’yi ve Hilafeti ikame ederlerse, kendi nizamlarının da yok olma gününün geldiğini çok iyi bilmektedirler.

Evet Müslümanlarda bir uyanış var. Arap baharı ayaklanmaları bunun göstergelerinden bir tanesi. Yazar Abdurrahman Dilipak’ın “yemin etsinler…. marufu koruyarak münkeri reddederek,… Hakka hizmet…” gibi dilekleri de Müslümanların artık uyanışta olduğunu ve İslami düşünerek hareket ettiğinin bir göstergesidir. Yalnız bu gidişat, bu olgunlaşmanın hızı ve seviyesi henüz yüce Rabbimiz Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın bizlerden beklediği boyutta elbette değil. Yoksa çoktan nusretini verirdi bizlere.

Bırakalım artık mevcut T.C. Meclis’inden veya belediyelerinden birtakım medetler ummayı. Oradaki insanların Müslüman olmaları önemli değil. Önemli olan, Onların gayri İslami hükümlerle yönetmeleridir.

Unutmayalım ki…

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ…
“… Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenler, kafirlerin ta kendisidir” (Maide 44)
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ…
“… Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendisidir” (Maide 45)
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ…
“… Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenler, fasıkların ta kendisidir” (Maide 47)

Selam ve dua ile…

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi için yazan

Kamil Yüksektepe

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER